Submit your work, meet writers and drop the ads. Become a member
Ceyhun Mahi Jul 2017
Damla damla geldi yağmurlar gibi,
Bir hafif yağıştan aldım bir ilham,
Şairim öyle de yazdım tabii,
Ve kelimeleri döktü hep kalem.

Dağılmış, yayılmış mis kokular hoş,
Ağaçlar yakarsan yanamaz ateş,
Boz bulutlar geldi, gelmedi güneş,
Bu bahar yağışı eder hep devam.

Böyle havalarda etmem şikayet,
O düşen inciler değil mi rahmet,
Akan yağmur bence güzel bir nimet,
Fikirler gibi havada gezer nem.

Böyle bir destan biraz başka olmuş,
Küçük yağışlar gibi kısa olmuş,
Bu sevimli inşallah sana olmuş,
Yağmurlu günlerde olsun sana şem.

Bir yağmurlu günde yazdım bir destan,
Ben böyle inşallah oldum bir ozan,
Boyle bir şiir görsün benim divan,
Okuyanlar duysun benden vesselam!
A Turkish poem about rainfalls.
Ceyhun Mahi Dec 2016
Ey Devlet-i Aliye Osman'ın şairleri!
Sultanlar geldi gitti, ama sözünüz kaldı.

Ne hoş, ne şirin inceler döktünüz aleme,
Ne uzun ne uzak seneler geçmiş yazalı.

Gözüm bir divan görür, canım bir derya görür,
Gözüm baktı, okudu, canım sadece daldı.
Muzaffer Mar 2019
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine

seni kimse okumaz
bu saçma hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne

sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan

kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

ve hep aynı resim
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
anlamamıştım
ama sonra hatırladım tabii

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada

sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne

hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle

ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta

acayip severdim
güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş birgün
ve kuşları zehirlemiş

down town
sheriff’i bile gelmiş düşünsene

hayli keyifli geçmiş gece
sabaha karşı herkes hastanede

40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım

altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak
1yıl sonra
kurul toplandı

her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif

köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım

görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili...
Muzaffer Apr 2020
kim olduğumu
kendime ilk kez sorduğumda
tek gözlü karanlık bir odada
sırtımı sevgi dolu bir kaya'ya
dayamış olmanın verdiği huzurla
radyo'dan geçen şarkıların
plakalarını not ediyordum

biraz daha büyüdüğümde
mahalle çeşmesindeki
öfkeli kalabağın
al topuklarında köpüren
halı popülasyonunda
kovayla eve su taşımanın
bir kamu hizmeti
olduğu bilincine vardım
ki
şalvarı dizine dek sıyrılmış
antilop sürüsü
beni cezbetmeye başladığında
milli parkların en değerli
savunucusu olacağımı biliyordum

seraglio noktasındaki
haliç kıyısına kaydımı yaptırdığımda
ortaokul'da aldığım yara kabuğunun
kendiliğinden düştüğünü farkettim

tüm zamanların
en iyi ingilizce çevirmeni olabilmek
kırmızı başlıklı kıza
orman yolculuğunda eşlik etmekti
üç yıl sonunda formasyon
dezenformasyona dönüştüğünde
hipotenüs paramparça olmuş
ortak bölenlerin en büyüğü kader
farklı
fuckülte kapılarında
öpüşmeleri ertelemişti

yetişkin olduğumda
türk lirasının konvertibilite
durumları ve
aet'ye uyumsuzluk
sebeplerini araştırırken
onlarca tezgahta tecrübe
sahibi oldum

pera'nın
büyülü çiftliklerine meraklı
ineklerine müzükle terapi de
bulunma görevini üstlendiğimde
yeni bir kesiğe doğru
yola çıktığımı bilmiyor
sabahı şantözle
işkembecide karşılıyordum
fakat
aramızda ki bu tarifsiz nefasetin
kaşıkçı elması'yla uyumaktan
daha da
paha biçilmez olduğunu
evlendiğinde çok daha iyi
anladım

ve sonacıma
soluklanma gizeminin
sanatın diğer dallarında
daha yaşamsal bir döngüye
sahip olduğu fikri
daha cazip hale geldi

artık
biyolojik olarak bittiğimin
fizyolojik yaptırımlarına
yakınen şahit olduğumu
hissettiğim bugünlerde
bazı organları
özlemle anıyor
sadece birinin
verdiği dimdik morelle
pierre'den
haliçe
kahve ısmarlıyorum
This poem is Turkish.. Thank you for read.
Muzaffer Apr 2019
yaz geliyormuş ağaçların sırtına
rengarenk bluzlar, taytlar
şenlenecekmiş flora
ve göbek atan aura

yaz geldi bile diyor biri
baksana manavdaki karpuza
çekirdeksiz diyarbakır
bıyığı kiraza ılık yasla

yaz gelmiş, hoş gelmiş ya
şu gözlüğünü çıkarsa
asılsa niyetin dişleri
gece, gündüz aşk olsa..
Muzaffer Feb 2020
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine
seni kimse okumaz
bu dandik hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne
sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan
kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

hep aynı resim
ve
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
ayıkamamıştım
ama sonra hatırladım tabi

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada
sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne
hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle
ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta
acayip severdim

güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş bi'gün
ve kuşları zehirlemiş

suffolk county
sheriff'i bile gelmiş düşünsene
hayli keyifli geçmiş gece

sabaha karşı herkes hastanede
40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım
altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak

1yıl sonra
hz. kurul toplandı
her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif
köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım
görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili
This poem is Turkish.

— The End —