Submit your work, meet writers and drop the ads. Become a member
kvinde-erfaring
sæbebobler og rygter og rygning og rytmer og lyserød
høje hæle og eksperimenter og sleep-overs
ensomhed og social sikkerhed
bikuber og hierarkier
de hårde piger
spejlets refleksion
medfødt afmagt
internaliseret skam, indvendigt skrig
skamfulde læber, skræmte
berørt - beskidt
et net af vildskab fanger dig bag læbestiften, sprækker i foundationen viser infernoet neden under
evigt brændende
glødende kerne, rank ryg
*******, selvcensur, påpasselighed
indskrænket ***, krydsede ben
fylder næsten ingenting
uskyldigheden på afveje
alle de selvsikre drenge puster sig op og larmer, reelt/figurativt
potentielt mirakuløst
kernefamiliens selvfølgelighed
skønhed og mistillid
jeg er meget mere end mit køn
jeg er 100% mit køn
det er intet skamfuldt over det kvindelige
Neden böyle hizli davranmk gerektir?Bir kere yaşayacağız.
Muzaffer Mar 2019
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine

seni kimse okumaz
bu saçma hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne

sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan

kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

ve hep aynı resim
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
anlamamıştım
ama sonra hatırladım tabii

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada

sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne

hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle

ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta

acayip severdim
güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş birgün
ve kuşları zehirlemiş

down town
sheriff’i bile gelmiş düşünsene

hayli keyifli geçmiş gece
sabaha karşı herkes hastanede

40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım

altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak
1yıl sonra
kurul toplandı

her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif

köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım

görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili...
Keiri Nov 2019
I will speak a thousand words unspoken.
Leave a hundred paws unprint.
Have dozens of nights awoken.
Smell the lonesome wind.

I will see the invisible, and touch the nothing.
I shall be irresistible, with what you have to bring.

Yours I shall become, your neck will be my future.
My teeth do no harm and your words are a murmur.

Regarde moi, Tu me vois!
Tu me portes, ma vie, ma joie.
Pourquoi tu te fous de ma vie?
Dis-moi, comment je survis?

Tu choisis ce que je serai!
Je ne comprends pas ce que tu me vais!

Regarde-moi, Tu me vois!
Alors, n'ecoute pas!

C'est ma vie que vous avez prise
Personne n'entend mes cris

Qui méconnaît mes pleurs
Qui tue mes freres et soeurs?

Maar het doet je niets, je hoort me niet.
Je ziet het bloed niet dat je vergiet.
Je hoort en spreekt en ziet en luistert.
Alle leugens die je voor me verduisterd.

Je doet me pijn, weet je dat.
Al is het iets dat je snel vergat.

Al zie je niets als je me draagt.
Al weet je niets als men je vraagt.

Daremonai ga watashi no gengo wo hanashimasen.
Demo kono ate watashi no atama ha ten ni ikimasen.

Watashi no karada ha anata no issho ni aru darou.
Shin ha kowai deshou.

Watashi ha anata no fuku koto ni naranai.
Dakara sore koto ni kawatte shimasu kudasai.
Shin ha totemo kowai!

Spreche die sprache der toten.
Wer hat mich leben angeboten.
Von mirh zu stelen?
Ist Daß nicht elend?

Trage mich und mein blut.
Trage mich und siehst mich gut.
Dein Schwein pfeift nicht.
Mein Worte sind wirklicht.

Neden beni seviyorsun?
Beni öldürüyorsun.
Bana bir sans ver.
Beni öldürüyorsan.
Beni nasil sevebilirsin?

For I will speak a thousand words unspoken
Dis-moi, que tu me vois?
Of lieg je tegen jezelf?
Beni verdim sans...
Aber du siehst mich nicht!

Speak my language of the death.
Tu ne m'aimes pas que tu me mort.
Regardez-moi, qui tu t'en fous.
Je suis la vison autour ta cou.

_____
Grammar checked "Mink in the neck"
(Still a W.I.P.)
My keyboard failed on me with Turkish, I didn't have an 'i' without the point or the 'S' cedille. Forgive me... (Because of loving in a neighbour country, I did have the German eszett XD. I also had all the French accents. But don't get me startes on all the Japanese characters I couldn't type... Romaji it is XD
Muzaffer Oct 2019
arz-ı podyum
etmeyi özledim dudak kıvrımında Emma

volta atmayı
aşağı yukarı
sağdan sola, soldan gerdana

gergedan burcuna aitmiş gibi
dolaşmayı zodyak kıyısında

sallanmayı mesela terazide bi süre
düşsem de kovaya yüksünmem
düşünselliğin asil dükalığında

Yorkshire sembolik olsa da
boyunbağı sıkınca nefes alamıyor
rengarenk ölüyor insan
iki yaka arasında

Westside değil şüphesiz
Bestside şüpheliyim tren garında

oysa
eşleşmiyor mor yüzler
yanımdan gelip geçerken

mütemadiyen ümitliyim yine de
elevermek istemiyorum kendimi

o yüzden elimde eski bir mecmua
karanfil klasik olur düşüncesi işte
afili bir mendil yakamda

ama neden gelmez bu trend
zaman bozduruyor müstakbel raylara

yeni değil
kendimi kandırmak farkındayım

fakat olağan şüpheli olduğum kesin

işte bu veçhile
tüm kompartıman rehine ağzımda

ya da
bir meczubum aşktan muzdarip
delilik trend garında..
Keiri Oct 2019
I will speak a thousand words unspoken
Leave a hundred paws unprint
Have dozens of nights awoken
Smell the singular wind

I will see the invisible, and touch the nothing
I shall be irresistable, with what you have to bring

Yours I shall become, your neck is my future
My teeth do no harm, your words are a murmur

Regardez-moi, Tu me vois!
C'est moi tu portes, ma vie, ma joy.
Pourquoi ma vie tu t'en fous pas?
Pourquoi tu choisis quoi je sera?

Regardez-moi, Tu me vois!
Alors, n'ecoute pas

C'est ma vie vous avez pris
Pas des personnes s'entendent mes cris

Qui méconnaît mes pleurs
Qui tue mes freres et soeurs?

Regardez-moi, si tu t'en fous
Je suis la vison autour ta cou.

Maar het doet je niets, je hoort me niet
Je ziet het bloed niet dat je vergiet
Je hoort en spreekt en ziet en luistert
Alle leugens die je voor me verduisterd

Je doet me pijn, weet je dat
Al is het iets dat je snel vergat

Al zie je niets als je me draagt
Al weet je niets als men je vraagt

daremonai ga watashi no gengo wo hanashimasen
demo kono ate watashi no atama ha ten ni iko

to watashi no karada ha anata no issho ni aru darou.
shin ha kowai deshou.

Watashi ha anata no fuku koto ni naranai.
Dakara sore koto ni kawatte shimasu kudasai

Shin ha totemo kowai desu.

Spreche die sprache der toten
Wer hat mich leben angeboten
Von mirh zu stelen?
Ist Daß nicht elend?

neden beni seviyorsun musun?
beni öldürüyorsun
Şans sen veriyorum
sevgi giyebilirsin musun?
beni öldürmüyorsan

For I will speak a thousand words unspoken
Look at me. you see me!
Even though you lie to me
I refuse to be yours!

Speak the language of the dead
You can't wear love to **** it.
I will speak a thousand words unspoken
Leave a hundred paws unprint
Have dozens of nights awoken
Smell the singular wind
I will see the invisible, and touch the nothing
I shall be irresistable, with what you have to bring
Yours I shall become, your neck is my future
My teeth do no harm, your words are a murmur
French part:
Look at me, you see me!
It's me you wear, my life, my joy.
Why don't you care about me?
Why do you choose who I'll become?
Look at me, you see me!
Yet, you don't listen.
It's my life you took,
and nobody hears me cry.
Who will ignore my tears,
who killed my brothers and sisters?
Look at me, even if you don’t care
I am the mink in your neck
Dutch part:
But you don’t care, you don’t listen
You can’t aknowledge the blood you spilled
You hear and speak and see and listen
Only the lies that you kept in the dark for me
You are hurting me, did you know?
Even though you forgot it just so.
Even though you can’t see, if you wear me.
Even though you can’t answer when we plead.
Japanese part:
Nobody speaks my words
But I turn my head to the heavens
And my body will stay with you
Death fears me
I refuse to become your clothing
So please, do something
German part:
Speak the language of the dead
Who offered me this life?
To steal from me?
Isn’t that just miserable?
Turkish part:
Why do you love me?
If you are killing me?
I will give you a chance, but
Is love something you can wear?
Only, if you don’t **** me for it!
For I will speak a thousand words unspoken
Look at me. you see me!
Even though you lie to me
I refuse to be yours!
Speak the language of the dead
You can't wear love to **** it.
Muzaffer Feb 2019
pianoda cevval
kemanda kavalım bu gece
neden dersen
leman zengin semte taşınmış
unutup
topuk sesini abaza sokakta
o nedenle
anten bağlama işleri
kesatmış artık
sütun gibi
bacakları varmış lemanın
bir de pavyoncu dostu
impala çekmiş diyorlar
serince hareme postu
mis gibi kokarmış kahpe
dalgalı uzun saçlı
baş döndüren kalçalar
gözler pizza ajansı
ilik gibi karıymış velhasıl...


Vaha
Muzaffer Feb 2020
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine
seni kimse okumaz
bu dandik hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne
sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan
kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

hep aynı resim
ve
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
ayıkamamıştım
ama sonra hatırladım tabi

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada
sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne
hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle
ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta
acayip severdim

güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş bi'gün
ve kuşları zehirlemiş

suffolk county
sheriff'i bile gelmiş düşünsene
hayli keyifli geçmiş gece

sabaha karşı herkes hastanede
40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım
altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak

1yıl sonra
hz. kurul toplandı
her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif
köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım
görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili
This poem is Turkish.

— The End —