acıklı filmlerden nefret ederim yine de bir bilet veriliyor bir akşam giriyorsun suareye ilk başlar yormuyor on dakika aradan sonra saplıyor kadın bıçağı bir şey hissetmiyorsun önce teğet geçiyor kalbi kahkahaları ölmüyor adam, beter oluyor oksijen azalan beyninde Tanrım! ne dangalak kareler çıkmak istiyor duygular sıyrılmak derisinden ama imkansız seni de çekiyor içine mayıs bir sürüngenin dilinde yerleşiyorsun salon salomanje sandığın karanlık dehlize uluorta oynaşıyor kadın adamdan imtina ettiği günışıklarını bolca dağıtıyor evrene sevmek, sevilmek şehir efsanesi duygu yitiminde kopuyor kıyamet evriliyor bukalemun gibi benliğine hücreleri çiğnerken kalp atışların sevişiyor yabancı bir gövdeyle ne cüretkar bir senaryo işbirlikçiden söz etmiyor film senaryoda olduğu halde fakat ben görüyorum uzaktan yakınlar birbirilerine aynı familyagil, yani o da sürüngen hani şu arada bir köpek kılığına giren ve fakat adamın ifadesi alınıyor hastanede temmuz köpeğimi çağrın diye bas bas bağırıyor adam bukalemun onun yüreğinde...