Submit your work, meet writers and drop the ads. Become a member
 
Muzaffer Feb 2019
Alta Gracia’da akşam oluyor
ve hala gitarımda bir telim eksik
Adabel’de kesti veresiyeyi
kapısına tekme attığım için
son paramla mama almıştım Lorenzo’ya
kafayı bulmadan önce azgın kedime
kim bilir nerde düzüşüyor bunak
bense pinekliyorum küf kokan pencerede
Mercedes geçse bir ıslık çalmam kafi
ama o’da geceleri çıkıyor işe
evi beş blok ötede gitsem
ama ya müşteri varsa içerde
Mercedes bir fahişe
aseksüel arkadaşız
yani ilişkimiz o minvalde
üfleyip püflüyorum son sigaramı
kafam karışık
bir G teli yüzünden
gitarı mı vursam
kolundan savurup duvara
küçük Miguel nerdesin velet
onun zulası vardır keman sepetinde
Miguel oniki yaşında benim öğrencim
Pado çalıyor beynimde her gece
oysa ben Blues üstü Jazz severim
çöküyorum olduğum yere
bir iki damla kalmış
dün geceki şişede
dikiyorum kafaya
ilk defa geç kalıyorum işe
Si’yi Sol’a
tak diyor temiz ruhlar
E’yi B’ye
üst perde’den çal
kleptoman şarkıları
sabahta vur tekmeyi kapısına
say eline mangırları...



Vaha
Muzaffer Feb 2019
doğuştan şanslıdır bazıları
şaplağı yer yemez
zıbından kundağa
yeşil bir ormanla tanışır
ama orada yırtıcı kediler yaşamaz
rengarenk sürüngenler de
ayaktan çeneye paradır hayat
çikolata tadında dadılar vardır
ve dil bilen rüküş mürebbiyeler
tanrı izin verse emeklemezler
yürümeden binerler porsche’ye
bazıları doğuştan şanslıdır
çünkü onlar aristokrattır
havalı kolejlere girip çıkarlar
en güzel kızlar peşindedir
"follow me"
bebeğim marka bakışların

günün birinde evlenir bazısı
hiltonda basar nikahı
açık büfe ve şampanya
şık kavalye avuçları
terler belinde kadınların
üstelik kalburüstü şarkıcı da ordadır
uzanmak için marula
çıkıp şarkısını söyler
kabzımallar kuruluna
geçmişte kalmıştır gerdek
biraz beyaz, biraz ayık
bir zaman sonra
su sesi der hayatım
acile uzanır damacana
kutsaldır sezaryenli bekleyiş
ve bir şaplak daha doğar

tam da
bazısının birikmiş kira günü
sevinç ve üzüntünün
dayanılmaz düğünü
varoluşun kelek düğümü be!
denk olmayış sorun işte
boşuna kızıyorum tanrıya
evet evet
şanslı doğar bazısı
ama öteye birşey taşıyamaz
alışkanlık işte...


Vaha
Muzaffer Feb 2019
pianoda cevval
kemanda kavalım bu gece
neden dersen
leman zengin semte taşınmış
unutup
topuk sesini abaza sokakta
o nedenle
anten bağlama işleri
kesatmış artık
sütun gibi
bacakları varmış lemanın
bir de pavyoncu dostu
impala çekmiş diyorlar
serince hareme postu
mis gibi kokarmış kahpe
dalgalı uzun saçlı
baş döndüren kalçalar
gözler pizza ajansı
ilik gibi karıymış velhasıl...


Vaha
Muzaffer Feb 2019
Bu sabah
ne kadar
sıkıcı pencereden bakmak
midesi bulanık hava
hamile martılar
siren sesi
ve yağ kokusu komşuda
sıkıcıyız bu sabah
kibirli ve kızgın
ve ağlamak üzere aynı anda
aynı anda düzüşmekte kediler
cünup akmakta trabzandan
merdiven
viskiyle yıkanmalı artık
ve
infial mevzubahis parkta
iki ergen
dudak dudağa öpüştü önce
sonra gülüştüler
erkek olan tokatı patlattı
diğer erkek ağlamadı bile
ne tuhaf
sosyalleşemiyoruz artık
yarıçıplak kadın resimleri
her yerde var onlar
radyo, televizyon
ve gazeteler
işkence gibi sıkıcı hayat
fasikülleniyor ruhuma
leş kokuyor ağzım
oral faaliyetten
kıçı açık
uyuyor gina yatakta
ve
ve
pembe ceket
almalıyım kendime
ve pamuk şeker geceye
sevişmek istiyorum yine
ve içmek
şarap
sigara
ve yumruk atmak
göğün taşaklarına
işe ve rahatla!
yazmak camın buğusuna
ne kadar sıkıcı bu sabah
ve hayat ona keza
aldanış ve faturası
ipine
güven olmaz kuyular
boşanan çiftler
ve
boşalamayanlar
hırsızlar, pezevenkler
ve cinayet skeçleri

ve çocuklar
dahi planı yaradanın
bi’ onlar geliyor hakkından tanrının...



Vaha
Muzaffer Feb 2019
I

uzakta
çocukluğumun çitlenbik sesleri
bir zıvananın ucunda
kaçıyoruz
bekçinin ayak sesinden tıknefes
ilmek ilmek sökülüyor korku
Pierre’den Eyüp’e vardığımda
büyük bir yumağa dönüşüyor
patlangıç günlerim

II

uzak
lise çağımın devrimci türküleri
derdest edildi
coplandı integral
bıyıklı polis tarafından
kokusundan mı bilmem
almazdık kaçan topu Haliçten


III

uzak artık
Kapalıçarşı’da hanutçu sesleri
kebaplara sinmiş cızır cızır
Astarcı han öğle vakti
samanlar içinde yorgun düşmüşüm
karşımda kız arkadaşım Jennifer
kahvem orta endişeli
gazozda asit olmak istiyorum
her yudumladığında
uçak saati yaklaşıyor
tuhaf bir ağrı göğsümde
gidecek zaman dönmemek üzere
biliyorum
sancı dinsin istemiyorum

uzak şimdi uzak
çok daha uzak
umutlarım...


Vaha
Muzaffer Feb 2019
başım çatlıyor birkaç gündür
sirayet ediyor yaşıma
kalp ağrısı diyor doktor
ağır yükler taşıma

biteviye tırlatmış olmalı
diye düşünmüş olsa gerek ki
bin miligram davul yazmış
bir de tokmak ruhuma
deng-i kalp vücut bulsun
sabah sertliğim
sakinleşsin diye

halbuki
bungee jumping
seviyorum ben
düzüşmek yükseklerde
ve
göze almak yere çakılmayı
meretin sekiz seviyesinde

yoksa corvet teyzenin
bir yıldır kullandığı
gergedan kokan süngerinden
ne farkı kalır geçen yılların
yazdığı reçeteyi
buruşturup attım çöpe

bronx’a gitmeliydim acil
uyurken zürefa cebimde
mary jane özlemiştir
diye düşündüm
eski
bir pigme masalı zihnimde

dışarısı soğuk ve uğulgan
karsa sokakta anadan üryan
bir taksi bile yoktu etrafta
o yüzden
daldım bir bara
göz gözü görmüyordu

kapıda birkaç kafayı bulan
adam ve kadınlar
bir ton lakırdı vardı
kadehlerden taşan

****** mary dedim
varsa en sert olanından
et yığını biriydi barmen
ceza yazan trafik polisine
bakar gibi bakıyordum ki
bacardim de var dedi
arzu ederseniz

****** dedim
ağır çekim
sigaramın dumanından

manhattan’dan mısın
diye sordu
kadehi uzatırken
mardin’liyim dedim
hani şu kapısı şen olan

anlamadım dedi
ben de
avukatım gelmeden
konuşmam

sustu hergele
penceredeydi gözüm oysa
ince ince yağıyordu kar
kırım kongo şeklinde
ve
ayaklarımdan ateş
hızla
yol alıyor beynime

işte o an
ölüm provamı düşledim
bir an
mary jane
defin kortejinde

ceviz kaplama gövdem
bu yıl değilse gelecek sene
diye geçti aklımdan

ve çene’deki
muhteşem temaşa
"işte böyle"...



Vaha

— The End —