Submit your work, meet writers and drop the ads. Become a member
Muzaffer Apr 2019
iki kartal
geceyarısı
gece karası
içimiz’deki parıltı

elmas göz
İnce bel
iki benzemez
kanat aralığı

ertelenmez gözenek
ve nemli tahıl ambarı
kızıl bir yangın başlatır
şeytanın sırtladığı

kendi gölgesi ay’ın
dolaşan sus, pus koyları
taşar gümüş ibrikten

boşalır göğün kızları ve
renk cümbüşünde gece
ve titrek dudağı yaprağın
öp beni çiçeği gibi
açar koynuna sabahın..
Ceyhun Mahi Sep 2017
Merhaba ey parlak şehir!
Bu vakitte yalnız meydan,
Görünmüyor ki bir insan,
Sokaklar kurumuş nehir.

Yalnız deniz yeli gelir,
Kuşlar geçer zaman zaman,
Millet kafede mi bu an?
Bu şehir ve Mevlam bilir.

Ne o aşıkları gördüm,
Nede ışıkları gördüm,
Bir serin boşluk sadece.

Lakin bu ortam rahattı,
Erkendi şehrin saati,
Bu da bazen kardır gece.
Greetings o gleaming city!
At this time the square's lonely,
Because I see no person,
The streets are dried rivers.

Only a sea breeze does come,
Birds pass by from time to time,
Are the crowds at the cafes?
Only the city and God knows that.

I haven't seen the lovers,
Neither have I seen the lights,
Only a serene emptiness.

But this atmosphere was calm,
It was an early time of the city,
This is sometimes too a benefit at night.
Sözleriyle dokunmaya çalışır elleriyle dokunamayanlar
Ondandır sana şiir yazma çabalarım
Belki yazdıklarım kalbini sarıp sarmalar
Birlikte geçirdiğimiz o güzel günleri hatırlatırlar

Sözleriyle dokunmaya çalışır elleriyle dokunamayanlar
Ondandır her gece mektuplarda senin sıcaklığını arayışlarım
Belki seni bana getirmezler
Ama beni senin rüyalarınla baş başa bırakırlar

Sözleriyle dokunmaya çalışır elleriyle dokunamayanlar
Ondandır senin her bir sözüne muhtaç oluşum
Belki şimdi bana ulaşamayacak kadar çok uzaktalar
Ama hâlâ kalbimi senin aşkınla kaplarlar
Yürüyorum yol yok
                                iz yok
Düşünüyorum sen yok
                                   aşk yok
Bir ormana sapıyorum birden
Adımlarımı kaybediyorum
Gözyaşlarımı tutamıyorum
Senden ayrılamıyorum

Adımlarım hızlanıyor
Gözyaşlarım kayboluyor karanlıkta

Birden bir ışık
             Bir umut
                     Gecemi aydınlatan

Bir ay
            Bir yıldız
                      Belki de gözlerin

Hava daha ağarmamış
Gün doğmamış
Işık yok insan yok
Bir ben bir de aşkın uyanık
Göz gözü görmez zifiri bir karanlık
Yavaş yavaş doğuyor güneş
Bitiyor gece
Gölge gibi beliriyor yalnızlığım

Biliyorum karamsarım ama
            Beni hiç sevmediğinin de farkındayım
Muzaffer Jul 2019
mary joe
tescilli bir fahişe

gündüz taşakta dostuyla
gece sabaha dek durakta

biraz egolu ve bencil biri
mesajla yürür avına
oldukça kibar gerçi

güzellik
sıfırın altında bana sorsan
bı sıkımlık karı
sikik bir gizem yaşatıyor içinde
sanırsın darı ambarı

gizem tanımı ne olabilir
yalan, dolan dipsiz kuyu

mary joe bu
bugün aşığım der
yarın,
siniz-li, sunuz-lu
ama uyandırayım
franco'ya üflediği gibi
sessiz takar boynuzu

orospu işte
yine de
tam bir profesyonel
diyemem

ilgi ve alaka bağımlısı
fakat ne
tezat bi durum
azgın olsa da
bir kalbi var değil mi?

neticede insan
peki
ya, gerçekler?
kırdığı cevizlere
bulaşan pis kan?

duyuyorum
şarkı söylerken
ip asıyor mandala
bu halini bile bile
hangi öküz girer tarlaya
diyorum ama
dinleyen kim?

ahh mary joe
biliyorum isteğin bu değil

yürek
hoplatan biri olsun diyorsun
gezelim sarmaş dolaş
deniz kıyılarında

hiç olmazsa bir kez öpsün
kırk yıl bitmesin aşkı
özlesin saat başı
nihavendi, hicazımı

kim bilir
gerçek olur belki
bi posta atar sana
ama sadece bi posta

belki de oldu
misyoner uzandın yatağa

ahh mary joe..

uykusuz mary joe
işven yutulur sanma
göt attığın yolların
cünup sabahlarındasın..


..
Muzaffer Mar 2019
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine

seni kimse okumaz
bu saçma hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne

sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan

kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

ve hep aynı resim
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
anlamamıştım
ama sonra hatırladım tabii

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada

sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne

hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle

ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta

acayip severdim
güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş birgün
ve kuşları zehirlemiş

down town
sheriff’i bile gelmiş düşünsene

hayli keyifli geçmiş gece
sabaha karşı herkes hastanede

40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım

altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak
1yıl sonra
kurul toplandı

her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif

köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım

görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili...
Muzaffer Feb 2019
pianoda cevval
kemanda kavalım bu gece
neden dersen
leman zengin semte taşınmış
unutup
topuk sesini abaza sokakta
o nedenle
anten bağlama işleri
kesatmış artık
sütun gibi
bacakları varmış lemanın
bir de pavyoncu dostu
impala çekmiş diyorlar
serince hareme postu
mis gibi kokarmış kahpe
dalgalı uzun saçlı
baş döndüren kalçalar
gözler pizza ajansı
ilik gibi karıymış velhasıl...


Vaha
Yanıldım
Yalnızdım da
Hayallerim geçmişimi öldürene kadar.
Köpeğimi, yıldızlarımı ve sokak lambamı çaldılar

O köpekti
Benimle ağlayan
Şimdi çığlıklarımı bile duyamayan

O yıldızlardı
Beni bağlayan
Şimdi denizlerde boğulan

O sokak lambasıydı
Her gece hayallerime ışık tutan
Şimdi uykusuz ve yalnız bırakan.

Ve o gecelerin ardından
Uyandım yine, benim için karanlık bir güne
Kurumuş birkaç ağaç, kirli bir deniz
Muzaffer Feb 2019
Alta Gracia’da akşam oluyor
ve hala gitarımda bir telim eksik
Adabel’de kesti veresiyeyi
kapısına tekme attığım için
son paramla mama almıştım Lorenzo’ya
kafayı bulmadan önce azgın kedime
kim bilir nerde düzüşüyor bunak
bense pinekliyorum küf kokan pencerede
Mercedes geçse bir ıslık çalmam kafi
ama o’da geceleri çıkıyor işe
evi beş blok ötede gitsem
ama ya müşteri varsa içerde
Mercedes bir fahişe
aseksüel arkadaşız
yani ilişkimiz o minvalde
üfleyip püflüyorum son sigaramı
kafam karışık
bir G teli yüzünden
gitarı mı vursam
kolundan savurup duvara
küçük Miguel nerdesin velet
onun zulası vardır keman sepetinde
Miguel oniki yaşında benim öğrencim
Pado çalıyor beynimde her gece
oysa ben Blues üstü Jazz severim
çöküyorum olduğum yere
bir iki damla kalmış
dün geceki şişede
dikiyorum kafaya
ilk defa geç kalıyorum işe
Si’yi Sol’a
tak diyor temiz ruhlar
E’yi B’ye
üst perde’den çal
kleptoman şarkıları
sabahta vur tekmeyi kapısına
say eline mangırları...



Vaha
Muzaffer Feb 2019
el
kalem
sen ve tual
göğsünden
havalanan dalgın kuşlar
hiç konmayacakmış
gibi gece
senle uyuyana kadar...
Muzaffer May 2020
mümkün mü
unutmak
tebessümün davetkar çığlığını
itiraf etmeliyim ki
şiddetli yağan
yılların ardından bile
hala sıcak
ve aloe vera tazeliğinde
belimden beline boşalan
yağmur damlacıkları

eritsek
bitter tadında
güneşi ibraya çağırıp
sıcak
çikolata nefasetinde
bir kaşık sen
bir ben
yalayarak
gökteki siyah bulutları

banyo
aynasında mı
hala selfie'miz
hala
mavi miyim gözlerinde
perili köşk sen
parliament gece
ben

uzun
değil artık saçlarım
sezar yüzünden
alesia'ya
gitmem gerekti
getorix'e
örmek için kalın duvarlar
gözüm kara, sözüm har
patakladım
hergeleyi de
kapalıydı dudağından
dudağıma çıkan
bütün yollar

yaşlandım biraz ben
ya sen
hala fit misin
dağ, dere, ova
papatya mı
hala rengin

avuçlasam yüzünü
seviyo, sevmiyo
diye
nereye çıkar bahtımız
söylesene pirinç tanesi
söyle de
yeniden açsın
kal.. çiçeklerimiz
Muzaffer Apr 2019
yaz geliyormuş ağaçların sırtına
rengarenk bluzlar, taytlar
şenlenecekmiş flora
ve göbek atan aura

yaz geldi bile diyor biri
baksana manavdaki karpuza
çekirdeksiz diyarbakır
bıyığı kiraza ılık yasla

yaz gelmiş, hoş gelmiş ya
şu gözlüğünü çıkarsa
asılsa niyetin dişleri
gece, gündüz aşk olsa..
Muzaffer Feb 2020
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine
seni kimse okumaz
bu dandik hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne
sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan
kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

hep aynı resim
ve
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
ayıkamamıştım
ama sonra hatırladım tabi

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada
sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne
hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle
ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta
acayip severdim

güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş bi'gün
ve kuşları zehirlemiş

suffolk county
sheriff'i bile gelmiş düşünsene
hayli keyifli geçmiş gece

sabaha karşı herkes hastanede
40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım
altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak

1yıl sonra
hz. kurul toplandı
her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif
köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım
görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili
This poem is Turkish.
Evan Stephens Nov 2020
Sweet woman with black hair
your life is electric
intelligence floods your eyes.
When you laugh for me
your smile washes the world.

Getting closer to you
by breath and romance
like in a storybook.
I'm writing you this poem late at night
while even my candle is asleep.


Siyah saçlı tatlı kadın
senin hayatın elektrik
zeka gözlerinizi doldurur.
Benim için güldüğünde
gülüşün dünyayı yıkar.

Sana yakınlaşmak
nefes ve romantizmle
bir hikaye kitabındaki gibi.
Sana bu şiiri gece geç saatlerde yazıyorum
mumum bile uyurken.

— The End —