Submit your work, meet writers and drop the ads. Become a member
Muzaffer May 2019
kuşların senfonik
tweet’lerini banlıyor
çirkin martı vaazları
ve
çatlak sürahiden sızan
su gibi
kafam bi milyon
bugün

koca götlü martha
ile
kocası solucan fred
balkonda çiçeklere
spa bakımı yaparken
akşamdan kalan
jack daniels’ın son nefesini
yudumluyorum

akşama parti var
lacivert ******>çok mu havalı olur
bilemiyorum
tırt mı kaçar
blue jean gömlek
beyaz nike

nazar
geliyo hep
ona hiç
gitmediğim halde
peşimi bırakmıyor
yaşlı bunak

dişi ceylanların
skimoske beni
yakalayamaz ki
bakışlarını
meşgule veriyorum
eleği duvarda
hızlı bir uncu olarak

çünkü
son
romanımla meşgulüm
eften, püften
çatı çığlığımda
agatha sürmenaj geçiriyor
parmakladığım
her bir tuşta


sahi
ben de, merak ediyorum
katil kim?
akışına bıraktım hikayeyi
oradan oraya sürüklüyor
robotron adlı haspa

akşama sarkıyor gün
vantuzlamak için
kestane yanığı
batım dudakları

ve artık
uçan tenekemi almalıyım
rot balanstan
belki
birlikte intihar
ederiz
kim bilir..
Muzaffer Feb 2019
doğuştan şanslıdır bazıları
şaplağı yer yemez
zıbından kundağa
yeşil bir ormanla tanışır
ama orada yırtıcı kediler yaşamaz
rengarenk sürüngenler de
ayaktan çeneye paradır hayat
çikolata tadında dadılar vardır
ve dil bilen rüküş mürebbiyeler
tanrı izin verse emeklemezler
yürümeden binerler porsche’ye
bazıları doğuştan şanslıdır
çünkü onlar aristokrattır
havalı kolejlere girip çıkarlar
en güzel kızlar peşindedir
"follow me"
bebeğim marka bakışların

günün birinde evlenir bazısı
hiltonda basar nikahı
açık büfe ve şampanya
şık kavalye avuçları
terler belinde kadınların
üstelik kalburüstü şarkıcı da ordadır
uzanmak için marula
çıkıp şarkısını söyler
kabzımallar kuruluna
geçmişte kalmıştır gerdek
biraz beyaz, biraz ayık
bir zaman sonra
su sesi der hayatım
acile uzanır damacana
kutsaldır sezaryenli bekleyiş
ve bir şaplak daha doğar

tam da
bazısının birikmiş kira günü
sevinç ve üzüntünün
dayanılmaz düğünü
varoluşun kelek düğümü be!
denk olmayış sorun işte
boşuna kızıyorum tanrıya
evet evet
şanslı doğar bazısı
ama öteye birşey taşıyamaz
alışkanlık işte...


Vaha
Muzaffer Mar 2019
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine

seni kimse okumaz
bu saçma hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne

sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan

kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

ve hep aynı resim
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
anlamamıştım
ama sonra hatırladım tabii

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada

sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne

hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle

ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta

acayip severdim
güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş birgün
ve kuşları zehirlemiş

down town
sheriff’i bile gelmiş düşünsene

hayli keyifli geçmiş gece
sabaha karşı herkes hastanede

40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım

altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak
1yıl sonra
kurul toplandı

her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif

köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım

görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili...
Muzaffer Apr 2019
özenti mi
dünyanın dört bir yanından kuş uçurmak
ya da
yakan top oynamak şükran günü
hindi çığlığında

clark çeksem uzaktan
öpsem vaftizli dudağını mona’nın

ne çıkar tango
yahut çiftetelli oynasam

kime ne
odun beline sarılsam şefika’nın

ben benimdir, ben’imdir şiir
ama ben değil, sanat evrenseldir

victor’un
hüzzam şarkısı sefiller

tolstoy’un
geçimsiz oğulları
savaş ve barış

hatta
da vinci’den
çekici vince kadar
yazılabilir

yazabilirim
paco de lucia’yı
yılmaz güney
leyla gencer’i

ve
phuket caddelerinde
karahindiba olduğumu
zeytin yağlı sarmaya
bar hesabı yüzünden
ayıp mı

suç mu
yazsam yırt kazım’ı
ki
yazmışlığım vardır,
mala vurmaya geldim’i
buharlı mevsimin
puslu geçitlerinde

lâkin biraz büyüdüm galiba
büyüydüm bi zaman yani
harcandım sonra
fakat, istikrar göklerde
göklerse mısraların
tarçınlı tavuk göğsü..

ve otobanda uçuşan
mavi, beyaz,
turuncu arabalar
eskitirken günü örsümde
baraquda gibi
göz kırpmayı özlüyorum
wise’ın gülen gözlerinde...
Muzaffer Feb 2020
esmer gecenin
beyaz dişlerine uğruyorum
köfte dudakların
harlem soluduğu melodiyle
kemanın acı feryadı
zurna tesellisinde
gecekondu bacasından
atmosfere karışırken
mutfaktan yayılan
kızartma kokusuna koşuyor
kıçı açık, sümüğü şelale
yalın ayak çocuklar


sivri sineklerin
asayiş iplemediği
günün ardından
mahallede yeni bir renk cümbüşü
yıldızlara karışıyor

bir köşede oturmuş
beyin objektifimden
kareler çekip
anı ambarına atarken
sigaranın külünü dökmeden içen
dişleri olmayan kadının
kahkasından dağılan
mutluluk enerjisi
bir çok porselen yaşamı
egale ediyor

yemekten sonra
asmalı kamelyadan gelen
anason kokuları
rio karnavalının
başlayacağını işaret ediyor
beline şal bağlamış
süt beyaz kızların
9/8
dansları
kalça okyanusları
dalgalandırırken
kıvrımların dip yaptığı
dairesel figürlerde
büyüdüğümü hissediyorum

ve
uyku damlacıkları
yatağa sızan çocukların gözlerinden
balonlar uçuruyor sabaha
tutmak için harçlığın
rengarenk gözlerinden

herkez odasına çekildiğinde
günün yorgunluğunu
ıslak bedenler alıyor
anason kokulu cangıllarda

petunyalar gülümsüyor
kasıkları gergin nehirlerin
ağaçları öpen pembe dudaklarında
This poem is Turkish. Thanks for reading.
Muzaffer Mar 2019
Eylül
tıpırtısında
al
doru
beyaz

doludizgin
saçımda koşan
kısraklar

Zaptedilmez
yangınların sahibi
onlar
gövdeleri’nden
ateş kopardığım
sevda sunakları

Her sevişmeyi
bilir gökler
buluttan gebe kaldığını
ılık yağmurların

ve ıslanarak
şifalandığını
başıboş kısrakların

Gözükara
cangılların sahibi
onlar
ve
yürüyen galobu
gizli padokların

ahh.. kısrak!

Sür
gövdeni dörtnala
yoksul olsun
ister
ister karun...

boşalır
kaderinden birgün
nefes keser yağmurun...
Muzaffer Jul 2019
gülümsemeniz
hokka dibine konuşlandığında,
yanaktan, çeneye
yayılan mutluluk dalgası
içime hapsettiğiniz ejderhaya
hafif bir serinlik veriyor
saba tümer
rüzgarınızı merak ediyorum

küçük bir çocuk gibi
başımdaki simit tavlasında
yetişen beyaz kiremitleri
uçurmanızı muhtemelen

bembeyaz ve düzgün
dişlerinizi de
ve daha da
ileri gidip, etimi ısırmanızı
o anda..

acele etmiyorum
filvaki
yarı resmi
bir satranç tahtası
şimdilik bize sunulan..

gülümsemenize
devam edin lütfen
ve emin olun
seyrine bıkmayacağımı

ve hiç kopmayacağımı
kıyılarıma vuran
desibel dalgalarınızdan..




..
Muzaffer May 2019
aşk
birkaç ay
bolluk ve bereketle
ruhumu ve zihnimi giydirdiğinde
şükran günü kadar mutluydum..

-her şey yolunda sophie
-günaydın papatyalar, güller ve duvardaki kediler
-deli maria, karnına kıymalı börek gömmeye ne dersin?
-sevgili arı, lütfen at sineğine binip gider misin tatlım?
-beyaz mı, giydin bugün? hımmm öpüyorum onu
-çıkışta duraktan alırım seni, mahfele gideriz

ay gümüşse, güneş altındır gerçekliğinde
aşkın beni kıskandığını hissetmeye başladım bi süre sonra
talihsiz bir kara çarşamba yürüyordu üstüme salı’dan
ve kalp kırmayı denedi yüksek perdeden, ve kırdı da
hücrelerimden striptiz yaparak ayrıldı kıçı açık

aşkın, ağzı kapalı tutulması gereken
uçucu bir madde olduğunu anladığımda
salak bir tiner şişesi vardı yanımda
bir de kapağı tura gelen
ben..

..
Muzaffer Apr 2019
harlemde akşamüstüyüm
rengarenk ve kalabalık

reggy kemiriyor morningside'ın,
muazzam beyaz dişleri

ve kaykaycı
birkaç genç, otogaz sistemi gibi sıralı

akşamüstüyüm harlemde

küçük kızlar, koca kızlara
oyunlar sek ****'e dönüşümüş
uğramayalı

50 doların var mı ihtiyar?
diye soruyor tekne kazıntısı

sonra ateşin var mı?
aldırıp geldim diyorum, iyiyim böyle

peki sigaran? metazori tutuşuyor filtresi köfte dudakların

joy'muş adı, tek çocuklu, anne bakar,
herif hapiste

memphis'te tanışmışlar, o zaman da torbacıymış hergele

hikaye uzun ben kısayım
sohbete deyip kalkıyorum
koca kıçlı donna'nın merdivenlerinden
filvaki
hüzün, gözaltı peşimde

ben Vaha
akşamüstüyüm harlemde
yoksul ama kalabalık
düşü, düşürenin içinde...
Muzaffer Feb 2020
hergün yazıyorsun
diyordu
*** bir iş bul kendine
seni kimse okumaz
bu dandik hikayen de
karnımızı doyurmaz

ütü işinde becerikliydi
koca götlü daphne
sürekli geriye atardı saçımı
zekamla birlikte
üzüm misali karardım
3-5 yıl

sonra kırmızı bir araba geldi
günün birinde long island’dan
kocaman gözlükleri vardı
beyaz önlüklü gergedanların

karga tulumba severmiş gibi
bileklerim bağlı
sedye
tarlasında buldum kendimi

güney
cepheden yağmur yağıyordu
ve
saat 3 yönüne dönüyorduk
her köşe başından

hep aynı resim
ve
aynı dişti ağızdan fırlayan

macun reklamı olduğunu
ayıkamamıştım
ama sonra hatırladım tabi

süt şişesi kalınlığında hemşire
kepinden tanımıştım
kaba etime
zerk ettiğinde iğne olduğunu

sonra bana abuk sabuk
şekiller gösterdiler
gri bir odada
sürekli
soruyordu dolma burun
bu ne
bu ne
peki bu ne
ya bu ne
hep aynı
cevabı veriyordum
çaydanlık
çaydanlık!

yemekler oldukça kötüydü
beyazlar da öyle
ama dostlar
onlar prima
mc.allison vardı b blokta
acayip severdim

güvercin beslermiş o zaman
büyükçe bir parti vermiş bi'gün
ve kuşları zehirlemiş

suffolk county
sheriff'i bile gelmiş düşünsene
hayli keyifli geçmiş gece

sabaha karşı herkes hastanede
40 ölü var diyordu gülerek
20 güvercinle 40 domuz vurdum

deli herhalde diyordum içimden
sahi ben neden buradayım
altıma kaçırıyordum mütemadiyen
hergün temiz çarşaf
hergün ters yüz yatak

1yıl sonra
hz. kurul toplandı
her yerde çaydanlık resmi vardı
tuhafıma gitmiş
sormuştum bunlar ne diye

hepsi ayrı ayrı dizayn edilmiş
ve hepsi farklı keyif
köşede olana takıldı gözüm
soruları sularken

ama sürekli
o çaydanlığa bakıyordum
sonra anladım
görüyordum
çaydanlıktan
akıyordu beynime daphne

ve maalesef
yanık tütüyordu çenesi
*** iş bul
iş bul der gibi
kuzineden sarkan dili
This poem is Turkish.

— The End —