dişlerini siyanürle fırçalayan biri için göçükten yüzeye kulaç atmak kaplan köpek balığıyla güreş tutmakla eş değer nerdeyse
hatırlıyorum da gökyüzü tursillenmiş kadar berrak ve gümüş tasın etrafında ışıltılı kızlar göz banyomu baştan çıkarıp hüşu içinde durularken
karanlık pencerelerin uykulu camları kapkara bir horultu soluyordu çıkartırken keyfini loş odalar sondajlı hafriyatın
o saatlerde küçük titremeler birden atlı karınca turuna dönüştü ayakta zor duran sarhoş binalar sokağa petite beurre gibi düşmeye başladığında gördüm ambülans çığlığına karışan yarı canlı umutların şaşkınlığını
akıl oynatan ceset eşkalleri tanınmaz halde kimi kimi bir çocuk resimde gülümsemiş kimi
oysa, düğün mevsimiydi o ara henüz yolcu etmiştik hayırlı bir depreme kolu bilezik dolu gelini
dişlerini siyanürle fırçalayan biri olarak diyorum ölmüyor daha beter hissediyor canlı performansa gitar çalınca pena gibi kırılıyor insan
tüm bunlara tanık olmak bir ses bir tıkırtıya kulak kabartarak vadesi kapalı bir canı incitmeden çekip çıkarmak yeni doğmuş gibi anasının karnından
ve acı bir mutsuzluk hissi cansız bedenleri tabutundan önce kucaklamak
bir vakit sonra sarmaladık davetsizi giydirdik sırtına moher hırka uğurladık suçsuz gelini..