I love you like eating bread dipped in salt like waking up burning at night like drinking water straight from the tap. like opening the heavy package in the mail without knowing what it is, excited, happy, suspicious I love you like crossing the sea for the first time like something moving inside me when night falls softly over Istanbul I love you like thanking God that we're alive.
[Seviyorum seni ekmeği tuza banıp yer gibi Geceleyin ateşler içinde uyanarak ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi Ağır posta paketini neyin nesi belirsiz telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi Seviyorum seni denizi ilk defa uçakla geçer gibi İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık içimde kımıldayan birşeyler gibi Seviyorum seni Yaşıyoruz çok şükür der gibi.]